seviştiğim bir ceset torbasının
izmaritte bıraktığı kanları hatırlıyorum bir anda,
sonra değişiyor sahne.
kolsuz bir adam
yıkıyor bedenimi yumruklarıyla...
tükenmişliğime küfrediyorum
ve
sarsılıyor dünya.
Yüreğimi parça parça söküp
çıkarıyorum göğüs kafesimden,
solucanları besliyorum.
kargalarla dost olmuş
bir korkuluğun gözlerinden
bakıyorum dünyaya.
Kafatasımdan şarap içen
fahişeler görüyorum,
hiç şiirsel değiller.
kalça kemiklerimi kemiren
şehvetli erkeklerle sevişecekler az sonra.
evren yeniden kurgulanmazsa...
Bir nar çiçeğinin rahminde taşıdığı kızıl ormanım ben.
uyuyorum,
lütfen sessiz ölünüz.
0 Comment
more_vert